S Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler
sack
????
torba, çuvala doldurmak, işten kovmak
S 1/439
S harfi için çözdüğünüz toplam kelime sayısı:
- sack / torba, çuvala doldurmak, işten kovmak
- sad / üzgün, hüzünlü, üzücü
- sadly / üzülerek, ne yazık ki
- sadness / hüzün, üzüntü
- safe / güvenilir, güvende, kasa
- safely / emniyetle, güvenli bir şekilde
- safety / güven, emniyet
- sail / denize açılmak, yelken, yelkenli
- sailor / gemici, denizci
- salad / salata
- salary / maaş, aylık
- sale / satış, ucuzluk
- salt / tuz
- salty / tuzlu
- same / aynı, aynısı
- sample / örnek, numune
- sand / kum
- satisfaction / tatmin, memnuniyet
- satisfied / memnun, tatmin olmuş
- satisfy / tatmin etmek
- satisfying / tatmin edici
- saturday / cumartesi
- sauce / sos
- savage / yabani, vahşi
- save / kurtarmak, biriktirmek, kaydetmek
- saving / kurtarma, birikim, tasarruf
- say / söylemek
- scale / ölçeklendirmek, ölçek
- scare / korkutmak, ürkütmek
- scared / korkmuş
- scary / korkunç, korkutucu
- scatter / dağılmak, dağıtmak, saçmak
- scene / sahne, olay yeri, manzara
- schedule / plan program, takvim
- scheme / düzen, şema, tasarlamak
- school / okul
- science / bilim
- scientific / bilimsel
- scientist / bilim insanı
- scissors / makas
- score / skor, puan
- scratch / kaşımak, kazımak, çizmek
- scream / çığlık, çığlık atmak
- screen / ekran
- screw / vida, vidalamak
- scrub / ovalamak
- script / senaryo
- sea / deniz
- seagull / martı
- seahorse / denizatı
- seal / fok, mühür, mühürlemek
- search / araştırmak, aramak
- season / mevsim
- seat / koltuk, oturtmak, oturacak yer
- seatbelt / emniyet kemeri
- second / saniye, ikinci
- secret / sır, gizli
- secretary / sekreter
- section / kesit, kısım, bölüm
- sector / sektör
- secure / güvenceye almak, sağlamlaştırmak
- security / güvenlik
- sediment / çökelti, tortu
- see / görmek
- seed / tohum, tohum ekmek
- seek / aramak, araştırmak
- seem / gibi gelmek
- select / seçmek
- selection / seçme, seçenek
- self / kendi, öz
- selfish / bencil, kendini düşünen
- sell / satmak, satış
- semester / dönem, yarıyıl
- send / yollamak, göndermek
- senior / kıdemli
- sense / duyu, his, hissetmek
- sensible / akla uygun
- sensitive / duyarlı, hassas, içli
- sentence / cümle
- separate / ayrı, ayırmak
- separated / ayrılmış, ayrık
- separately / ayrı ayrı, ayrı olarak
- separation / ayrılık, ayırma, ayrılma
- september / eylül
- sequence / zincirleme, birbiri ardına gelme
- series / dizi, seri
- serious / ciddi, ağır
- seriously / cidden, ciddi ciddi
- servant / hizmetçi, kul, uşak
- serve / hizmet etmek
- service / hizmet, servis
- session / seans, oturum
- set / ayarlamak, belirlemek
- setting / ayar, ortam, kurma
- settle / yerleşmek
- several / birkaç
- severe / şiddetli, sert
- sew / dikmek, dikiş dikmek
- sexual / cinsel
- shade / gölge, gölgelik, renk tonu
- shadow / gölge
- shake / sallamak, titremek
- shallow / sığ
- shame / ayıp, utanma, utandırmak
- shameful / utanç verici
- shampoo / şampuan
- shape / şekil, form, şekillendirmek
- share / hisse, pay, paylaşmak
- shark / köpek balığı
- sharp / keskin, sivri
- shave / tıraş, tıraş olmak
- sheep / koyun
- sheer / düpedüz
- sheet / levha, tabaka, çarşaf
- shelf / raf
- shell / kabuk
- shelter / barınak, sığınak
- shift / vardiya, kaydırma, yer değiştirme
- shine / parlatmak, parlamak, parıldamak
- shiny / parlak
- ship / gemi
- shirt / gömlek
- shock / şok, şok etmek
- shocking / şok edici
- shoe / ayakkabı
- shoot / film çekmek, çekim yapmak, ateş etmek
- shop / mağaza, dükkan, alışveriş yapmak
- shoplifting / dükkan hırsızlığı
- shopping / alışveriş
- shopping-center / alışveriş merkezi
- short / kısa, az, alçak, şort
- shortly / kısaca
- shot / atış, vurmak, silah sesi
- shoulder / omuz
- shout / haykırmak, bağırmak
- show / göstermek, gösteri
- shower / duş, sağanak
- shut / kapatmak, kapalı
- shut-down / faaliyetini durdurmak, kapamak
- shy / utangaç, çekingen
- sibling / kardeş
- sick / hasta
- side / taraf, kenar, yan
- sideways / yan, yan taraf, yanlamasına
- sight / görüş alanı, görme, görme yeteneği
- sign / imzalamak
- signal / işaret, sinyal, sinyal vermek
- signature / imza
- significant / önemli
- significance / önem
- silence / susturmak, suskunluk, sessizlik
- silent / suskun, sessiz
- silk / ipek
- silly / aptal, aptalca, saçma
- silver / gümüş
- similar / benzer
- similarly / aynı şekilde
- simple / basit, sade, yalın
- simplistic / basitleştirilmiş
- simply / basitçe
- since / o zamandan beri
- sincere / samimi, içten
- sincerely / samimi olarak, candan
- sing / şarkı söylemek
- singer / şarkıcı
- singing / şan, ötmek, ötüş
- single / bekar, tek
- sink / batmak, batırmak, lavabo
- sir / efendim, efendi
- sister / kız kardeş
- sit / oturmak
- sit-down / oturmak, yerine oturmak
- site / yerleştirmek, oturtmak
- situation / durum, hal
- size / boyut, ölçü, büyüklük
- skeleton / iskelet
- ski / kayak, kayak yapmak
- skill / yetenek, beceri
- skilled / yetenekli
- skin / cilt, ten, deri, soymak
- skinny / aşırı zayıf
- skirt / etek
- sky / gök, gökyüzü
- skyscraper / gökdelen
- sleep / uyumak, uyku
- sleeve / kol, elbise kolu
- slice / dilim, dilimlemek
- slide / kaymak, sürgü
- slight / az, hafif
- slightly / az oranda, belli belirsiz
- slope / eğim, meyil, yokuş, bayır
- slow / yavaş
- slowly / yavaşça, yavaş yavaş
- small / küçük, ufak, az
- smart / zeki, akıllı, sızlamak
- smash / paramparça etmek, parçalamak
- smell / koku, kokmak, koklamak
- smile / gülümsemek
- smoke / sigara içmek, duman
- smoking / sigara içmek
- smooth / düz, düzgün, pürüzsüz, düzlemek
- smoothly / çok düzenli, su gibi
- snake / yılan
- sneeze / aksırmak, hapşırmak
- snore / horultu, horlamak, hırıldamak
- snow / kar
- soap / sabun
- social / sosyal, sokulgan, toplumsal
- society / toplum
- sock / çorap
- socket / priz, duy, soket
- socks / çorap
- sofa / divan, kanepe, koltuk
- soft / yumuşak, cıvık
- softly / yumuşakça, hafifçe
- software / yazılım
- soil / toprak
- soldier / asker
- solid / katı, sağlam, sert
- solo / tek başına, yalnız
- solution / çözüm, çözelti
- solve / çözmek, halletmek
- some / birkaç, biraz, bazı
- somebody / biri, birisi
- somehow / bir şekilde, her nasılsa
- someone / birisi, kimse
- something / birşey, falan
- sometimes / ara sıra, bazen
- somewhat / oldukça, biraz, bir miktar
- son / oğul, erkek evlat
- song / şarkı söylemek
- soon / birazdan, kısa süre içinde
- sore / yara, ağrılı, ıstıraplı
- sorry / üzgün
- sort / sıralamak, sınıflandırmak, tür, cins
- soul / ruh
- sound / ses
- soup / çorba
- sour / somurtmak, ekşi, mayhoş
- source / kaynak, köken
- south / güney
- southern / güneyli, güneye ait
- souvenir / hediyelik eşya, hatıra
- space / uzay, aralık, boşluk, mekan
- spare / kıyamamak, ayırmak, yedek
- speak / konuşmak
- speaker / konuşmacı, hoparlör
- special / özel
- specialist / uzman
- specially / özellikle
- species / tür, cins
- specific / özel, özgül
- specifically / belirli bir biçimde
- specify / belirtmek, belirlemek
- specimen / numune, göstermelik, örnek
- spectacular / görkemli, muhteşem
- speech / konuşma
- speed / hız
- speed-up / hızlandırmak, tempo kazandırmak
- spell / hecelemek, harfle kodlamak, büyü
- spelling / yazım, yazılış
- spend / harcamak, geçirmek
- spice / baharat
- spicy / baharatlı
- spider / örümcek
- spill / dökmek, saçılmak
- spin / dönme, döndürmek
- spirit / ruh, can, ispirto
- spiritual / ruhsal, manevi
- spite / kin beslemek
- split / yarmak, bölmek
- split-up / bölünmek, ayrılmak
- spoil / berbat etmek, bozmak, yağma
- spoken / sözlü, konuşan, konuşulan
- spoon / kaşık
- sport / spor
- spot / leke, benek, nokta
- spotless / lekesiz
- spray / püskürtmek, serpinti
- spread / yayılmak, yaymak
- spring / bahar
- spy / casus, casusluk yapmak, gözlemek
- square / meydan, kare
- squeeze / sıkmak, sıkışmak
- stable / istikrarlı, değişmez, kararlı
- staff / kadro, personel
- stage / sahnelemek, kademe, aşama
- stair / basamak
- stamp / pul, posta pulu, damgalamak
- stand / ayakta dikilmek, durmak
- stand-up / kalkmak, ayağa kalkmak
- star / yıldız
- stare / bakakalmak
- start / başlamak, başlatmak, çalıştırmak
- state / belirtmek, bildirmek, devlet, durum
- statement / ifade, açıklamak, söz, beyan
- station / istasyon, durak
- stationery / kırtasiye, yazı malzemesi
- statue / heykel, statü
- status / statü, hal, durum
- statutory / nizami, kanuni, yasaya uygun
- stay / kalmak
- steady / sabit durum, istikrarlı, sağlam
- steak / biftek, kalın bir dilim et
- steal / çalmak, hırsızlık yapmak
- steam / buğu, buhar
- steel / çelik, sertleştirmek, güçlendirmek
- steep / dik, sarp
- steer / yönlendirmek, idare etmek
- steering-wheel / direksiyon, direksiyon simidi
- stem / sap, kök, den gelmek
- step / adım, basamak, üvey
- steward / kamarot, kahyalık yapmak
- stick / saplamak, yapıştırmak, çubuk
- stick-out / çıkıntı yapmak, katlanmak
- stick-together / birleştirmek, birbirine yapıştırmak
- sticky / yapışkan, yapış yapış
- stiff / katı, sert, çetin
- still / halen, yine, yine de, haraketsiz
- stimulate / canlandırmak, uyarmak
- sting / batmak, sokmak
- stir / karıştırmak
- stitch / dikiş
- stock / stok, stoklamak
- stomach / mide
- stone / taş
- stop / durmak, durdurmak, durak
- storage / depo, depolamak, biriktirme
- store / mağaza, depo, depolamak
- storm / fırtına
- stormy / fırtınalı hava
- story / hikaye
- stove / soba
- straight / doğruca, düz, kesin
- strange / yabancı, tuhaf, garip
- strangely / tuhaf, garip bir şekilde
- stranger / yabancı
- strategy / strateji
- strawberry / çilek
- stream / akarsu, dere, akmak
- street / cadde, sokak
- strength / güç, kuvvet, dayanım
- strengthen / güçlendirmek
- stress / stres, tonlamak, baskı yapmak
- stretch / uzamak, uzatmak, germek
- strict / katı, sıkı, otoriter
- strictly / harfiyen, şiddetle, açıkçası
- strike / vurmak, çarpmak, darbe
- striking / çarpıcı, göze çarpan
- string / sicim, dizi, ip
- strip / soymak, soyunmak, şerit
- striped / çizgili, yollu, çubuklu
- stroke / vuruş, inme, felç
- strong / güçlü, kuvvetli
- strongly / fazlasıyla, şiddetle, kuvvetle
- structure / yapı, yapılandırmak
- struggle / çabalamak, mücadele etmek
- stubborn / inatçı
- student / öğrenci
- studio / stüdyo, atölye, set
- study / çalışmak, irdelemek, incelemek
- stuff / tıkmak, tıkınmak, doldurmak
- stupid / salak, aptal, aptalca
- style / biçim, tarz
- subject / konu, özne, bağlı, maruz
- submit / sunmak, önermek, ibraz etmek
- subsequent / daha sonraki, sonradan gelen
- subsidiary / yardımcı, tamamlayıcı
- substance / cisim, madde, önem
- substantial / varlıklı, önemli
- substantially / ciddi olarak, önemli derecede
- substitute / yerine geçmek, yedek oyuncu
- subtle / hemen göze çarpmayan, güç algılanan
- subway / geçit, altgeçit, metro
- succeed / başarmak
- success / başarı
- successful / başarılı
- successfully / başarıyla, başarılı biçimde
- successive / art arda, peş peşe
- such / böyle, bu gibi
- suck / emmek, emzirmek, özümlemek
- sudden / aniden, ansızın olan
- suddenly / aniden, birdenbire
- suffer / acı ıstırap çekmek
- suffering / acı, ıstırap
- sufficient / yeterli, elverişli
- suffix / sonuna eklemek, son ek
- sugar / şeker
- suggest / tavsiye etmek
- suggestion / öneri, telkin
- suit / belirtmek, ileri sürmek
- suitable / uygun, münasip
- sum / toplam, toplamak, tutar
- summary / özet
- summer / yaz
- sun / güneş
- sunday / pazar
- sunrise / gün doğumu
- sunset / gün batımı
- superb / çok iyi
- superior / amir, üst, üstün kimse
- supplier / tedarikçi, ihtiyacı karşılayan
- supply / sağlamak, tedarik etmek
- support / destek, desteklemek
- supporter / taraftar, destekçi
- suppose / varsaymak
- surprise / süpriz, şaşırtmak
- sure / emin, elbette, güvenilir
- surely / elbette, muhakkak
- surface / yüzey, yüzeye çıkarmak
- surgery / ameliyat, ameliyathane, cerrahlık
- surprise / şaşırtmak, şaşkınlık
- surprised / şaşırmış, şaşkın
- surprising / şaşırtıcı, hayret verici
- surround / etrafını sarmak, çevrelemek
- surrounding / çevre, sarma, kuşatma
- surroundings / ortaklık, muhit, çevre
- survey / araştırma, anket, göz gezdirmek
- survive / hayatta kalmak, atlatmak
- suspect / şüpheli, şüphelenmek
- suspicion / şüphe, kuşku
- suspicious / kuşkulu, şüpheci, şüphelenen
- sustain / sürdürmek, devam ettirmek
- swallow / yutmak, inanmak, kırlangıç
- swear / yemin etmek, sövmek, küfür etmek
- sweat / ter, terlemek, ağır çalışmak
- sweater / süveter, hırka
- sweep / yayılmak, süpürmek, hızla yayılmak
- sweet / tatlı, hoş, şirin
- swell / kabarmak, şişmek, gururlandırmak
- swelling / şiş, şişme, şişkinlik
- swim / yüzmek
- swing / sallanmak, salıncak, salınım
- switch / değişme, değiştirme, şalter
- swollen / kabarık, şiş
- symbol / simge, işaret, sembol
- sympathetic / sempatik, sevimli
- system / sistem, şebeke, düzen
T harfi için tıklayın